Avukat Sven Kury, üyemiz Rojda ve kızının sınır dışı edilmesine karşı açılan davada avukatlığını yürütüyor. İsviçre makamlarının ve mahkemelerinin kararını eleştiren avukat, BM Çocuk Hakları Komitesi'ne başvurarak durdurma kararı aldırdı.
İsviçre, karar alma süreçlerinde çocuğun üstün yararını ön planda tutmakla yükümlü olmasına rağmen, Federal Yüksek Mahkeme de dâhil olmak üzere İsviçre makamları ve mahkemeleri, müvekkilimin sınır dışı edilmesinin, şu anda 11 yaşında olan kızı açısından ne anlama geldiğini göz ardı etmiştir. Müvekkilimin kızı Solothurn Kantonu’nda doğmuş ve burada büyümüştür. Kendisi, vatandaşlık öncesi sahip olunabilecek en güçlü oturum statüsü olan C oturumuna sahiptir. Doğduğu ülke ve yaşadığı kanton onun evidir; İsviçre dışında hiçbir ülkede yaşamamıştır ve annesi olmadan İsviçre’de kalabilecek bir durumda değildir. 11 yaşındaki bir kız çocuğunu Türkiye’ye göndermek, onu köklerinden koparmak anlamına gelecektir. Ayrıca, Türkiye’ye mülteci olarak gelmiş ve oraya dönemeyen babasıyla da artık iletişim kuramayacaktır. %70’lik bir işte çalışan müvekkilimin, aldığı düşük ücretle geçinebileceğinin beklenmesi, orantısız bir yaklaşımdır. Bu durum, müvekkilimin evliliğinde yoğun aile içi şiddete maruz kaldığı ve ancak bir kadın sığınma evine sığınarak topluma uyum sağlayabildiği göz önünde bulundurulduğunda, daha da ciddi bir hal almaktadır.
İsviçre, 24 Nisan 2017 tarihinde BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Üçüncü İhtiyari Protokolü’nü onayladığından beri, Çocuk Hakları Komitesi’ne bireysel başvuru yoluyla Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği iddiasıyla bireysel şikâyette bulunmak mümkün hale gelmiştir. Ancak Komite, Federal Yüksek Mahkeme gibi ulusal bir temyiz organı değil, İsviçre'nin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uyup uymadığını izleyen uluslararası bir denetim organıdır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 3. maddesi, İsviçre'yi çocukları etkileyen tüm tedbirlerde çocuğun üstün yararına öncelik vermeye mecbur etmektedir. Benim düşünceme göre bu durumda yükümlülüğün yerine getirildiği ise açıkça söylenemez.
Federal Mahkeme'nin müvekkilimin sınır dışı edilmesinin yasal olduğuna karar vermesinin ardından, geçen yılın sonunda Birleşmis Milletler Çocuk Hakları Komitesi'ne başvurduk. Sınır dışı edilmenin müvekkilimin kızı için ne anlama geleceğini ayrıntılı olarak anlattım. Komite daha sonra Türkiye'ye sınır dışı edilmesi durumunda kız çocuğuna telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği sonucuna vardı. Bu nedenle İsviçre'ye geçici tedbirlerle anne ve kızın sınır dışı edilmesini bir sonraki duyuruya kadar askıya alma talimatı verdi ve İsviçre de buna uydu. Somut bir kararın ne zaman çıkacağını tahmin etmek mümkün değildir. Deneyimlerim, nihai bir karara varılmadan önce yargılamanın birkaç yıl sürebileceğini göstermektedir.